“`html
Milliyet.com.tr/ÖZEL İstanbul’da tanınmış bir börekçinin adını taklit eden bir işletmenin ürettiği börek harcında kanatlı et ve sakatat (taşlık) tespit edildi. Özellikle pide harcı, lahmacun ve pizza harcı gibi ürünlerde işletmelerin sürekli olarak karışım yaptıkları kamuoyuna yansıyan bir durum. Peki, firmaların bu uygulamanın arkasındaki nedenler nelerdir? Sağlığa ne gibi tehditler getirebilir?
Diğer yandan Tarım ve Orman Bakanlığı, taklit ve hileli ürünler hakkında güncel bir liste yayımladı. Bu listede her zamanki gibi kırmızı pul biber tekrar ön plana çıktı. Pul biberde yabancı maddelere rastlanırken, zeytinyağında da firmaların yaptığı sahtekarlıklar ortaya çıkarıldı. Peki, tüketiciler şüpheli görünen ürünler hakkında kimlere şikayet edebilir?
‘TÜKETİCİLER FARK EDİLMİYOR’
Gıda mühendisliği ve denetim konularında uzman olan Nurten Sırma, milliyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada, “İstanbul’da özel bir semt ile özdeşleşmiş bir börek çeşidi var. Kıymanın içine kuş üzümü ve çam fıstığı eklenerek sattığı bu börek 100 yıldan fazla bir süredir aynı yerde, tek bir şubede sunulmakta. İstanbul’daki börekçilerin yaklaşık yüzde 80’i bu isimleri kullanarak faaliyet gösteriyor. Müşterilerde bıraktığı izlenim, bilinen yerden gelen güven algısı. Ancak durum hiç de göründüğü gibi değil. Her dükkan kendi gıda güvenliği yükümlülükleri altında üretim yapmakta.” dedi.
Üzücü bir durum olarak, 21 Kasım’da Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından güncellenen listede bir börekçide kanatlı et ve sakatat tespiti yapıldı. Bu uygulama yasal değil ve sonuç olarak yine köklü markanın ismi zarar gördü. Bu durum daha büyük marka zincirleri arasında ticari kayıplara yol açıyor.
‘GÖRÜNTÜ ETE BENZER, TAT İSE MASKELENİYOR’
İstanbul’da her gün yüzlerce börekçi açılırken, günlük olarak 325 ton börek üretildiği tespit edildi. Yani günde 1.6 milyon porsiyon börek yapılıyor. İş gücünün yüzde 10’u güne börek ile başlıyor. Tercih edilen ürünler genellikle kıymalı ve peynirli. Peki, kıymada sahteciliğin boyutları nedir? Yapılan denetimlerde, maliyetleri düşürmek amacıyla kıymanın içerisine daha düşük fiyatlı taşlık ve kanatlı et eklenerek sahtecilik yapıldığı gözlemleniyor. Görünüşü ete benzer ancak tadı baharatlarla maskelenmiş.
‘ANA NEDEN MALİYETİ DÜŞÜRMEK’
Yapılan işlemler genellikle maliyetleri azaltmaya yöneliktir. Gıda sektörünün önemli bir yükümlülüğü vardır; öncelikle halk sağlığını ve tüketici çıkarlarını korumalıdır. Yakın zamanda Kağıthane’de bir işletmenin çiğ börek harcında kanatlı hayvan eti ve sakatat tespit edildi. Bu durumun ana nedeni maliyetleri aşağı çekmektir.
SAĞLIĞA OLASI ZARARLAR NELER?
Kanatlı et ve sakatat, tüketilebilen gıda maddeleri olmasına rağmen, bu gizli işlemler sağlık açısından büyük riskler taşımaktadır. Acaba bu ürünler hijyenik bir ortamda mı işlendi? Kuruyemiş ile karıştırılan taşlık ve kanatlı etler bozuk muydu? Hastalıklı hayvanlardan mı elde edildi? Gıda güvenliği standartlarına ne ölçüde riayet edildi? Tüm bunlar belirsizliğini korumakta.
‘VATANDAŞIN SAĞLIĞIYLA OYNANMAKTADIR’
Sakatat ve taşlık yenilebilir olsa da, “hastalığa neden olmayız” gibi düşünmek yanıltıcıdır. Her türlü ihlal gıda güvenliği açısından ciddi riskler doğurur. Bunun sonucunda da vatandaşın sağlığı tehlikeye atılmış olur.
‘ÜRÜN RAF ÖMRÜYLE OYNUYOR’
Sakatatın ve dana etinin içindeki mikroorganizmaların türleri ve dayanıklılığı değişiklik gösterir. Biri kas dokusu, diğeri ise organ dokusudur. Su oranları ve doku yapıları farklıdır. Sakatatın raf ömrü daha kısadır ve sindirimi etten daha zor olabilir. Eğer farklı hayvanların parçaları bir araya getirilirse, hem raf ömrü etkilenir hem de daha çeşitli mikroorganizmaların ortaya çıkması sağlanabilir. Bu da gıda kaynaklı hastalık riskini artırır.
Ürünlerin hem raf ömrü olumsuz etkileniyor hem de mikroorganizma varlığı artıyor. Sindirim açısından da farklılıklar söz konusudur. Sakatat tüketmeyen bireyler için bu tür ürünlerin içerisinde mevcut olan sakıncalı bileşenler, sağlık açısından riskler doğurabilir.
AMACIMIZ DİKKAT: PARLAK RENKLER TÜKETİCİYİ ALDATABİLİR
Kırmızı pul biber, öğütülmüş bir tarımsal ürün olup, gıda güvenliği standartlarına uygun olarak işlenmelidir. Ancak bazı işletmeler, maliyetleri düşürmek amacıyla içine yabancı maddeler ekleyerek hile yapmaktadır. Bu durum, bazen görünümünü güzelleştiren yasaklı boyalarla ilgili olabiliyor.
Gıda güvenliği şartlarına uymayan işlemler sonucunda toprak, böcek ve diğer kirletici maddelerin ürünlerin içine katılması söz konusu olmaktadır. Tüketicilerin hangi ürünleri alacakları konusunda dikkatli olmaları gerekmektedir.
TÜKETİCİLER NELERE DİKKAT ETMELİDİR?
Tüketicilerin tanınmış ve güvenilir yerlerden alışveriş yapmaları önemlidir. Ürün ambalajındaki işletme kayıt numarası kontrol edilmelidir. Gıda okuryazarı olmak da kritik bir konudur; ambalaj üzerindeki onaynumarası kontrol edilerek güvenilir ürünlerin tercih edilmesi sağlanmalıdır.
‘SAHTECİLİKTE AYNI KİŞİYE AİT 43 MARKA’
21 Kasım tarihli listede zeytinyağında sahtecilik yaptıkları tespit edilen 43 markanın aynı kişiye ait olduğu ortaya çıktı. Bu markalar, güvenilirlik algısı yaratmak amacıyla vakıf ve birlik isimlerini taklit ederek tüketicileri kandırmaya çalıştılar.
‘DÜŞÜK KALİTELİ YAĞI YÜKSEK FİYATA SATIYORLAR’
Düşük kaliteli zeytinyağlarının yüksek fiyatlarla satıldığı ve normal zeytinyağlarının kalitesinin yanıltıcı bir şekilde yüksek gösterildiği belirlenmiştir. Bu yöntemlerle tanıtılan yağlar, tüketicilerin gözünden kaçmakta.
‘MUM BOYASI ZEYTİNYAĞINA KATILMAKTADIR’
Gıda sanayisine girmesi uygun olmayan boyalar, kimi zaman mumların boyanmasında kullanılan dekoratif boyalar zeytinyağına katılmaktadır.
VATANDAŞLAR NE YAPMALIDIR?
Gıda okuryazarı olabilmenin önemi büyük; hem ürün alırken hem de muhafaza ederken dikkat edilmelidir. Ayrıca, sahtecilik ile karşılaşan kişiler ALO 174 Gıda İhbar Hattı’na bildirimde bulunabilir ya da CİMER aracılığıyla şikayette bulunabilirler. E-Devlet üzerinden de bu tarz bildirimlerin yapılması mümkündür. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yerel müdürlüklerine gidilerek ya da telefonla şikayetlerde bulunmak da bir alternatif olarak değerlendirilmelidir.
“`